Oyunun oynanışı türe bir yenilik getirmiyor. Bilinen “Point and
Click” sistemi ve diyalog sistemi temiz ve kullanışlı bir arayüzle beraber
sunulmuş. Böylelikle oyunun arayüzü kolaylıkla anlaşılıp kullanılabiliyor.
Elbette sıkı bir adventure oyuncusu için (o ben değilim işte), bir oyunun grafikleri,
oyunun en son dikkate alınacak unsuru. Güzel bir hikayeye sahip iyi bir adventure
oyununda vasat grafikler katlanılabilir bir durumdur ama mantıksız, iç bütünlükten
uzak bir hikayeye sahip bir adventure oyununun grafikleri ile başarılı olmasını
beklemek boşunadır. Bu açıdan Sanitarium’a bakarsak, belki insanların ağzını
açık bırakmayacak (boş laf değil, ilk defa 3d kart alıp Need for Speed 4’ü
oynadığımda ben öyle olmuştum) ama gereken özenin gösterildiği ve gereken detaya
sahip olduğunu görüyoruz. Özellikle daha önce bahsettiğim, bölüm arasında çıkan
sinematikler oldukça başarılı. İnsanda tekrar seyretme isteği doğuruyor. Neyse ki
oyunun seçeneklerinde, daha önce görülmüş olan sinematekleri tekrar seyretme
opsiyonu var.
Seslendirme ve müziklere gelince; seslendirmeler gayet iyi. Diyaloglar başarıyla
seslendirilmiş. Çevre sesleri fazla olmamakla beraber yeterli. Müzikler de oyunu
destekleyen fakat fazla ön plana çıkmayan bir tarzda. Belki çok fazla akılda kalıcı
değil ama oyunla beraber uyumlu olduğu söylenebilir müziklerin.
Oyun genel olarak hatasız sayılabilir. Bunun en önemli istisnası, ikinci bölümde
kimi zaman ortaya çıkan, daha önce girip çıktığınız mekanlara girememe sorunu.
Neyse ki bu sevimsiz durum bir patch dosyası ile giderilebiliyor. Ancak bu dosyayı oyuna
başlamadan bulup kullanmakta fayda var, çünkü patch dosyasını bir kere yükledikten
sonra eski save dosyaları işe yaramıyor.
Genel olarak bakıldığında ilgi çekici, insanda takıldığı yerde bile oynamaya
devam etme isteğini uyandıran, kaliteli ve başarılı bir oyun Sanitarium. Bu yüzden
adventure sevenler kadar, oyun koleksiyonu yapanlar için de bulunması gerekli bir
klasik.