AION - Tıkla oyna


Kullanıcı Adı:
şifre:
şifreyi Anımsa
şifrenizi mi unuttunuz?     ÜYE OL

 Tüm Forumlar
 Kültür - Sanat - Bilim - Yaşam
 Diğer Tartışmalar
 Türkiyeyi sevmek için.........

Not: Bir yanıt gönderebilmek için kayıtlı olmalısınız.
Kayıt olmak için, burayı tıklayın!

Ekran boyutu:
Kullanıcı Adı:
şifre:
Biçem Modu:
Biçem: KoyuıtalikAltı ÇiziliÜstü Çizili Sola YaslaOrtalaSağa Yasla Yatay Çızgi Bağlantı EkleE-Posta EkleResim Ekle Kod EkleAlıntı EkleListe Ekle
   
Mesaj:

HTML KAPALI
Forum Kodu AÇIK
Smiley'ler (Yüz ifadeleri)
Gülümseme [:)] Büyük Gülümseme [:D] Karizmatik [8D] Utanmış [:I]
Dil [:P] Kötü [):] Göz Kırpma [;)] Palyaço [:o)]
Korsan [B)] 8 Nolu Top [8] Üzüntülü [:(] Utangaç [8)]
şaşırmış [:0] Kızgın [:(!] Ölmüş [xx(] Uykulu [|)]
Öpücük [:X] Onaylayan [^] Onaylamayan [V] Soru [?]

  İmzanızın eklenmesi için seçiniz.
Bu konuya abone ol.
    

K O N U      ı N C E L E M E
hugo_boss İletim - 02/12/2007 : 18:09:48
Arkadaşlar bugün bir elektronik ileti aldım "Türkiyeyi sevmek için nedenler" diye onları beliirtmiş arkadaşımız. Sizinle paylaşmak istedim.


TÜRKİYE'Yİ SEVMEK İÇİN NEDEN Mİ ARARSINIZ?

> >BİRİNCİ NEDEN: VATANIMIZ.

> >İKİNCİ NEDEN: AYDINLIK İNSAN MUSTAFA KEMAL'İN ÜLKESİ.
> >VE SAYISIZ NEDENLERDEN BAZILARI:

Sarı tabelalar
> >İnsana, bir ömrüm daha olsa... Yok yok, bir fazlası bile yetmez... Birkaç
> >ömrüm olsa... Beni asıl hedefime ulaştıran ana yoldan sapsam... Şu sarının
> >vaat ettiklerine uzansam... Eski hayatlara ilişsem. Zenginleşsem... Hayal
> >kursam... Öğrensem... Tekrar kapayınca aracımın kapısını derin bir oh
> >çeksem... Toprağa daha farklı baksam..." dedirten sarı tabelalar, bitmek
> >bilmez bu ülkede. Rize'de, Mardin'de, Ankara'da, Ege'de, güneyde...
> >Sınırsızca karşımıza çıkar... Binlerce yıldır mesela Amasya'da bir kral
> >mezarını işaret eder, ya da dünyanın en eski mumyalanmış askerini... Çok
> >hikâyeleri saklar...
> >
> >
> >
> >İstiklal Caddesi
> >Bağırış, çağırış, aşk ilanları, aşk kavgaları, koşuşmalar, kaçışmalar,
> >uyanıklar, şaşkınlar, sokak çalgıcıları, tramvay kovalayanlar, kilise
> >çanları, kitapçılar, kafeler, barlar, müzik dükkânları, sinemalar, tarih
> >kokulu binalar, sarhoşlar, seyyarlar, polisler, gösteriler, kalabalıklar,
> >yalnızlar, mutlular, mutsuzlar... İstiklal'de zamanın akışı, o an
> >yaşadıklarınızdan başka şeylere konsantre olma olasılığınızı oldukça
> >azaltır. Bu enerjiyi dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız.
> >
> >
> >
> >Nazım Hikmet
> >Memleketimi seviyorum
> >Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım./Hiçbir şey gidermez iç
> >sıkıntımı/memleketimin şarkıları ve tütünü gibi./Memleketim./Bedreddin,
> >Sinan, Yunus Emre ve Sakarya,/kurşun kubbeler ve fabrika bacaları/benim o
> >kendi kendinden bile gizleyerek/sarkık bıyıkları altından gülen halkımın
> >eseridir./.../Memleketim./Ankara Ovası'nda keçiler/kumral, ipekli, uzun
> >kürklerin pırıldaması./Yağlı, ağır fındığı Giresun'un./Al yanakları mis
> >gibi kokan Amasya elması,/zeytin/incir/kavun/ve renk renk/salkım salkım
> >üzümler/ve sonra karasaban/ve sonra kara sığır/ve sonra ileri, güzel,
> >iyi/her şeyi/hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır,/çalışkan, namuslu,
> >yiğit insanlarım/yarı aç, yarı tok/yarı esir...
> >
> >
> >
> >Rakı
> >Tekerlekten sonraki en yararlı ve yaratıcı, en eşitlikçi buluş... Bir
> >içecek, el kadar yeşilliğin üstündeki gazete kâğıdına da, süt beyazı kolalı
> >keten örtüye de bu kadar mı yakışır? Balığa da, maviye de, camsız meyhaneye
> >de... Dilleri bülbül eder, milleti şair eder, alfabemizin az kullanışlı
> >harfini abad eder... Aman saki... Canım saki... Doldur doldur da verr...
> >
> >
> >
> >İzmir'in kızları
> >
> >Diyor ki Cahit Külebi:
> >İzmir'in denizi kız
> >Kızı deniz
> >Sokakları hem kız
> >Hem deniz kokar!
> >Peki nedir İzmir'in kızlarını ayrıcalıklı kılan? Hemen söyleyelim: Her daim
> >bakımlıdırlar ama sadece dışı güzel değildir İzmir kızlarının, içleri de
> >güzeldir. Akdeniz'in hemen dibinde yaşarlar; ama ne ani öfkelenir, ne hemen
> >unuturlar. Bir de İzmir'in kızları hayattan alabildikleri kadar keyif almak
> >ister. Alamazlarsa... "Ziyanı yok bugün olmaz belki yarın" derler... Hayal
> >gibidir biraz da İzmirli kızlar; her aradığında bulamazsın onları; her
> >bulduğunda da alamazsın..
> >
> >
> >
> >Hababam Sınıfı
> >Nostaljik tutkumuz. Defalarca okunan masallara doymayan çocuklar gibi, biz
> >de doyamayız Hababam Sınıfı'na. Yavaşladığında ağlatan, hızlandığında
> >güldüren efsane müziği; Tarık Akan, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Kemal
> >Sunal, Şener Şen ve Münir Özkul'a ne çok yakışır... Okul otoritesini bize,
> >yaramazlığı otoriteye sevdirir Hababam Sınıfı. Yeni versiyonları ise ancak
> >eskilerine sevgimizi artırır.
> >
> >
> >
> >İnsan
> >"Ben Tanrı Misafiriyim"
> >Kapı tık tık tıklatılır. Tanrı misafiri gelmiştir. Galiba bir tek
> >Türkiye'ye Tanrı misafiri gelir. Türkler, bu dünyada misafir olduklarını
> >iyi bilir. En azından bilmeleri gerekir. Mevlânâ'dan Müslüm Gürses'e,
> >hepsinin söylediği bu değil midir? Rakı kebap efsanesi kadar, Türk
> >misafirperverliği de bilinir. Beş çayı misafirine börek açan anneden Şeker
> >Bayramı şekeri reklam ailesine, güney ellerinde yüzünü güneşe vermiş kahve
> >köşesi dedesinden "bozuk yoksa kalsın abla" minibüs şoförüne, dar
> >sokaklarda hâlâ gazoz kapak oynanan mahallelerinden Doğu sokaklarında şiir
> >şiir bakan veletlerine ve de Ferrari'sine LPG takan bilgelerine tabii...
> >"Bir başkadır benim memleketim insanı" diyerek, seviyor insan Türkiye'yi...
> >
> >
> >
> >Hamsi
> >"Hamsi balık değil, ayrı bir mahlukattır."
> >Karadeniz'de bu sözü sık sık duyarsınız. Hamsi sadece sofraları süslemekle
> >kalmaz. Şarkılar, türküler, fıkralar, atasözleri onunla doludur. Hamsisiz
> >bir öğün düşünülemez. Kahvaltıda yenir, reçeli bile vardır... Buğulamasını,
> >kızartmasını, pilavını, dolmasını yemeğe doyamazsınız. Artık çiftlik
> >çuprası ve çiftlik levreğinin işgal ettiği İstanbul ve Ankara'da da, lüks
> >lokantalarda bile deniz tadını veren ender balıklardan biridir...
> >Sonbaharın başında denizin soğumasıyla birlikte sahile eder. Şölen marta
> >kadar sürer. Ucuzdur, fakir yemeğidir... Ama zenginin sofrasından da eksik
> >olmaz.
> >
> >
> >
> >Türk kahvesi
> >Üç vakte kadar gelecek umutlarımız saklıdır telvesinde. Aşkımız, paramız
> >bir Türk kahvesi içimi sonrası beliriverecektir fincanın içinde. Aslında
> >adı Türk kahvesidir ama Yemen'den gelmiştir bilindiğine göre. Dini
> >ortamlarda, gece zikirlerinde uyarıcı olarak kullanılmıştır ilk önce.
> >Kahve, 1550'li yıllarda İstanbul'a geldiğinde, Tahtakale'de hemencecik bir
> >de kahvehane açtırır kendine. Türk kahvesi denilmesinin nedeni aslında
> >pişirme yöntemidir. Pişirilip servis edilen Türk kahvesinin tortusu
> >fincanın dibinde kalır. Zaten çok sevdiğimiz, hiç değilse ahir hayatta bir
> >kere de olsa baktırdığımız kahve falının oluşması da bundan, bu "bizim"
> >olan ritüelden değil midir?
> >
> >
> >
> >Bayramlar
> >Bayramlar eskiden tekdüze hayatlarımızda bir keyif; siyah beyaz
> >yaşamlarımıza renk; yoksulluğumuza bir avuntuydu. O yüzden eski bayramlar
> >çocukluğu hatırlatır; hüzünlüdür biraz. Şimdi, bayramlar eski ihtişamından
> >yoksun. Ama onun da çaresini bulduk: Tatiller... Hele ki 9 günlükleri...
> >Söylesenize kuzum, böyle tatil kaç millete nasip ki?
> >
> >
> >
> >Mardin
> >Müslüman'ından Süryani'sine, Yakubi'sinden Yezidi'sine farklı mezheplerin
> >yıllardır bir arada yaşadığı, Mezopotamya ile Anadolu arasındaki köprü
> >Mardin. Onu özel yapan ise, hem başta saydıklarımız hem de binlerce yıllık
> >tarihi taş evleri, hanları, medreseleri, cami ve kiliseleriyle açık hava
> >müzesi oluşu. Zaten yalnızca biz değil, kenti "Dünya Mirası Listesi"ne alan
> >UNESCO da böyle düşünüyor.
> >
> >
> >
> >Şarap
> >Ne Kaliforniya, ne Fransa bağları... Mağrur olmasınlar... "Hep bir halli
> >Turhallıyız/ Biz bize benzeriz/ Yüz bin kerre tövbe eder/ Gene şarap
> >içeriz..." Hangi dilde var? Kapadokya'dan Tokat'a, Midyat'tan Akhisar'a
> >bağlar ve bağbanlar... Hem çok şehirli, hem her yerli... Rafine beylere,
> >utangaç hanımlara...
> >
> >
> >
> >Hamam
> >Hamamı ikiye ayırmak gerekir: Erkek ve kadın hamamı... Osmanlı'da, genç
> >kızlar nazardan korunsun diye, ellerinin sandal ağacı yağlarıyla ovulduğu
> >gizli, sırlı bir alandır kadınlar hamamı. Erkekler hamamında ise ortam
> >farklıdır. Burada, hamamın altında yanan ateşi tutan külhanbeylerinin ve
> >tellakların sözü geçer. Şimdilerde turistik meze kıvamında sunulsa da,
> >yüzyıllarca aşka, sabra, sırlara, şakalara ev sahipliği yapmıştır. Hamamlar
> >aynı zamanda entrikaların, hırsın, dedikodunun, yani günahların da ev
> >sahibidir.
> >
> >
> >
> >Mizah dergileri
> >Makro Paşa, Merhum Paşa, Malum Paşa, Akbaba'yla başlayan Türkiye'nin
> >muhalif mizah serüveni, Oğuz Aral'ın Türk halkına güzelliği Gırgır'la
> >sürdü. Aral, Türk mizah dergiciliğini sokaktan topladığı yeteneklerle
> >tekrar sokağa saldı, mizahı Türkiye'de yeniden bir mesele yaptı. Rivayet
> >odur ki, ölmez eseri Gırgır'ın piyasaya sürüldüğü cuma günleri, tüm
> >İstanbul derginin renklerine bürünürmüş. Bir zamanlar haftalık yarım milyon
> >tirajı bulan bu dergi, hayattayken Mikrop ve Limon'un tahkimiyle;
> >sonrasında Leman'ın yaşattığı anısıyla literatürü tayin etmiştir. Bugünse
> >minimalist mizahıyla Penguen ve yeni parıldamaya başlayan Fermuar da siyasi
> >iktidarın adım atamayacağı sanat kuleleri haline geldi.
> >
> >
> >
> >İstanbul'un kuleleri
> >Bizim için en yüksek bina 1980'ler ortasında gösterilen "Kartallar Yüksek
> >Uçar" dizisindeki Karayolları'nın 12 katlı binasıydı. İstanbul
> >Zincirlikuyu'da yükselen bu bina, artık Levent-Maslak hattında yer alan
> >gökdelenler içinde ufacık kalıyor. Hızla "modernleşmeye" başladığımız,
> >1990'ların ortasından beri, sıra sıra onlarca gökdelen yükseldi İstanbul
> >semalarına. Yeni gökdelenler, yeni alışveriş merkezleri ve bütün bunlar
> >yeni insanlar yarattı. Belki de Türkiye'nin son 20 yılda geçirdiği
> >değişimi, ekonomik büyümeyi görmek için istatistiklerdeki renkli grafiklere
> >değil, şehrin modern mahallesi Levent'teki gökdelenlerin yüksekliğine
> >bakmamız gerekiyor...
> >
> >
> >
> >Çarşı Tempo'ya karşı
> >Maç günleri Beşiktaş Çarşı için şenlik günüdür. Dillerde eski yeni
> >tezahüratlar. Akar İnönü'ye coşkulu kalabalık. Pankartları ise gündeme
> >kayıtsız kalmaz: Kah ırkçılığa karşı "Hepimiz Et'oyuz" kah gelecek için
> >"Çarşı nükleer sanrale karşı" derler. Her ne kadar erkek adam renkli takım
> >takım tutmaz deseler de, futbol kültürümüze büyük renk katarlar.
> >F.Bahçe-G.Saray derbisi onların Türkiye'yi sevmesi için bir neden değildir.
> >Yani Çarşı, Tempo'nun 44. maddesine de karşı
> >
> >
> >
> >Çay simit
> >Taşfırından yeni çıkmış, meşe odunuyla pişirilmiş, buharıyla elimizi,
> >ağzımızı yakan simitlerin yanında semaverlerde demlenmiş kıpkırmızı bir
> >çayı reddeden muhtemelen Türk değildir. Bir yerlerde çay demliyse,
> >yakınından mutlaka bir de simitçi geçiyordur. Eğer geçmiyorsa, orası da
> >Türkiye değildir.
> >
> >
> >
> >Şehir hatları vapuru
> >Bir İzmir ve İstanbul ayrıcalığı... İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin,
> >yeni modeline tek başına karar vermekten ürktüğü... Katılımcı hemşerilerin
> >çokluğuna bakan bir yabancının "Ne aktif bir halk... Seçimler böyle
> >demek..." yanılgısına düşeceği narin kuğular onlar... Gelin gibi
> >süzülürler... Kordon Boyu'ndan Karşıyaka'ya geçerken, karaya kurumla
> >bakarlar... Güzel İzmir artık kendileridir çünkü... Adalara, Modalara,
> >Kavaklara, Fenerlere götürürler... Elli yaşını aşmış koca bebekleri hâlâ
> >heyecanlandırarak... "Taa uzaktan bak bak Paşabahçe... Bu da Fenerbahçe..."
> >dedirtir, soylu burunlarından tanınırlar... Oyun gibidir yolculuk, çay,
> >tarak ve toka satışları... Düdüklerini kıskanan martılar korosu eşliğinde,
> >hep güzel yerlere götürürler

3   S O N      Y A N I T L A R    (En Son İleti ılk Sırada)
kobebryant İletim - 02/12/2007 : 22:43:46
katılıyorum çok güzel paylaşım eline sağlık bunu başka insanlara da kanıtlamamız gerekiyor bir türk olarak
badboy83 İletim - 02/12/2007 : 21:49:16
Çok güzel bir paylaşım,emeğine sağlık..
kcarakilic İletim - 02/12/2007 : 20:40:04
helal olsun..

0.05 Snitz Forums 2000