AION - Tıkla oyna


Kullanıcı Adı:
şifre:
şifreyi Anımsa
şifrenizi mi unuttunuz?     ÜYE OL

 Tüm Forumlar
 Kültür - Sanat - Bilim - Yaşam
 Diğer Tartışmalar
 HAYATA TERSTEN BAŞLASAYDIK
 Yeni Konu  Konuyu Yanıtla
 Yazıcı Dostu
Sonraki Sayfa
Yazar Önceki Konu Konu Sonraki Konu
Sayfa: / 3

ozzzy
Seçkin Üye



Turkey
İleti 365

İletim - 02/03/2006 :  11:29:24  Bilgileri Göster  ozzzy'in MSN Messenger adresini görmek için tıklayın  Alıntı yaparak Yanıtla
HAYATA TERSTEN BAŞLASAYDIK........

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir.
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta
mükemmel olurdu. Nasıl mı?

Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta sandık içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette. Tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun ve ağırbaşlı olarak. Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazır. Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.

Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev...

Altmışlı yaşlara kadar her şey garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz… Ve Genel Müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz. Herkes karşınızda elpençe divan...

Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor, forma giriyorsunuz. Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade..... Aman ne güzel günler başlıyor...

Derken bir gün patron size artik üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artik eve dön, işi bırak,
okumaya başla, harçlığın benden olsun..." Keyfe bakar mısınız?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor.

Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor. Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok artık...

Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" diyorlar... Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz. Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.

Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.

Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz. Ve günün birinde müthiş keyifli bir orgazm ile hayatınız bitiyor....

CAN YÜCEL


(Çok hoşuma gitti, sizlerle paylaşmak istedim.)

ozzzy was here...!

kabil
Seçkin Üye



Turkey
İleti 1021

İletim - 02/03/2006 :  11:48:38  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
gerçektende çok güzel bir yazıymış ozzzy
bizlerle paylaştığın için teşekürler.
ama şuda bir gerçekki hayatı bu şekil kabullenmeliyiz

Gelgit gibidir bir erkeğin ilişkileri... selde sürüklenir, kaderine doğru...

İhmal edilmiştir hayatlarının seferi, mahkumdur karaya oturmaya, sefalete.
Öylesine büyük bir okyanusta yüzüyoruz işte...
Ve arkamıza almalıyız akıntıyı, hâlâ bizden yanayken...
Yoksa kaybederiz şansımızı, her şeyden önemlisi.

william shakespeare
Sayfanın En Üstüne Git

FaTaL_ErRoR
Üyeliği Kilitli

Turkey
İleti 0

İletim - 02/03/2006 :  15:10:19  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
Aynen böyle bir film vardı belki bileniniz vardır:)
Sayfanın En Üstüne Git

kabil
Seçkin Üye



Turkey
İleti 1021

İletim - 02/03/2006 :  15:17:29  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
filmin adı: dönüş yok
çok güzel bir filmdi ya....... :)

Gelgit gibidir bir erkeğin ilişkileri... selde sürüklenir, kaderine doğru...

İhmal edilmiştir hayatlarının seferi, mahkumdur karaya oturmaya, sefalete.
Öylesine büyük bir okyanusta yüzüyoruz işte...
Ve arkamıza almalıyız akıntıyı, hâlâ bizden yanayken...
Yoksa kaybederiz şansımızı, her şeyden önemlisi.

william shakespeare
Sayfanın En Üstüne Git

ozzzy
Seçkin Üye



Turkey
İleti 365

İletim - 03/03/2006 :  13:40:02  Bilgileri Göster  ozzzy'in MSN Messenger adresini görmek için tıklayın  Alıntı yaparak Yanıtla
O filmi izlemedim. Ya da hatırlamıyorum.

ozzzy was here...!
Sayfanın En Üstüne Git

|KRONDOR|
Editör

Turkey
İleti 8269

İletim - 03/03/2006 :  22:26:39  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
Yazı güzel; ama hayatın sadece güzel yanları alınmış. Bir de farklı bir bakış açısından yaklaşalım:

Tabuttan çıkıyorsunuz, sevdikleriniz sizi ağlayarak; ama mutlu bir şekilde karşılıyor. Eğer trafik kazası gibi nedenlerden ölmediyseniz, bir 10-15 seneniz hastalıkla, yaşlılığın getirdiği çocukluklarla, ağrılarla vs geçiyor. Sonra yavaş yavaş düzeliyorsunuz. Bu sırada belki de sizden önce ölen eşiniz ortaya çıkıyor; mutlu oluyorsunuz. Zaman geçtikçe tekrar işe başlamak zorunda kalıyorsunuz. Nedense halinizden hiç de memnun değilsiniz. Oysa ki işe başlayalı daha birkaç hafta oldu. Buna rağmen tüm zor işleri size veriyorlar...

Ardından işler hafiflemeye başlıyor. Vücudunuz da gittikçe sağlamlaşıyor. Bu sırada belki de sizden önce ölen çocuğunuzla karşılaşıyorsunuz. Tekrar mutlu oluyorsunuz. Yıllar geçiyor. Her şey çok güzel; ama çevrenizdekiler nedense teker teker kayboluyor. Sürekli bir şeyler kaybediyor olmanız sizi üzüyor. Bunlar yetmezmiş gibi, çok sevdiğiniz çocuklarınız da giderek küçülmeye başlıyor. Buna bağlı olarak dertleri de çoğalıyor. En sonunda çocuğunuzu öldürmek zorunda kalıyorsunuz. Ancak bu ölüm anı, nedense size büyük bir zevk veriyor. Çocuklarınızın ortadan kalkması, eşinizle daha fazla zaman geçirmenizi sağlıyor. Eşinizi her geçen gün daha da seviyorsunuz. Ancak sevginiz doruk noktalarına ulaştığında, birbirlerinizden uzaklaşmaya başlıyorsunuz. Artık hergün beraber olamıyor, sadece uzaktan bakışıyorsunuz. Ancak bu da bir süre sonra kesiliyor ve eşinizi bir daha hiç görmüyorsunuz. Yine mutsuzsunuz...

Velhasıl ömrünüz sürekli kayıplar vererek, sürekli sevdiklerinizden ayrılarak ve sürekli bir şeyleri unutarak geçiyor. Sonunda bir bebek oluyorsunuz ve elinizde en ufak bir şey yok. Ne bir şey biliyorsunuz, ne de derdinizi anlatabiliyorsunuz. Aileniz sanki sizi kaybedeceklerini bilirmişçesine, çevrenizde garip garip hareketler yaparak, garip sesler çıkartarak dolaşmaya başlıyor. Mutlu mu oluyorlar ne?..

Ve sonunda ölüm günü geliyor. Sanki içinize doğmuşçasına son anlarınızı ağlayarak geçiriyorsunuz; ancak çevreniz bundan çok büyük bir mutluluk duyuyor; kuşkularınız doğruymuş... Geriye dönüp baktığınızda garip bir hayat yaşadığınızı görüyorsunuz. Sanki bir yerlerde bir sorun var gibi...

Çok da iyi bir hayat değilmiş, değil mi? :) Elimden geldiğince bir şeyler yazmaya çalıştım. Arada olaylara farklı bir bakış açısı getirmek gerekiyor sanırım :)

Alper & Soner ERGÜL
Editör
asergul@oyunsitesi.com
Sayfanın En Üstüne Git
Sayfa: / 3 Önceki Konu Konu Sonraki Konu  
Sonraki Sayfa
 Yeni Konu  Konuyu Yanıtla
 Yazıcı Dostu
Hızlı Geçiş:

0.05 Snitz Forums 2000