AION - Tıkla oyna


Kullanıcı Adı:
şifre:
şifreyi Anımsa
şifrenizi mi unuttunuz?     ÜYE OL

 Tüm Forumlar
 Kültür - Sanat - Bilim - Yaşam
 Siyaset Bilimi & Tarih
 Türk Dil Tarihi
 Yeni Konu  Konuyu Yanıtla
 Yazıcı Dostu
Yazar Önceki Konu Konu Sonraki Konu  

inter_23
Yönetici



Turkey
İleti 1749

İletim - 10/06/2011 :  23:22:01  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
Türk tarihini önceki yazılarımızda paylaşmıştık. Şimdi bu tarihte konuşulan Türk dilinin şivelerine bakalım. İlk yazılı kaynaktan, günümüze kadar olan kısmına kısaca değineceğiz.

Eski Türkçe ( Göktürkçe ( Köktürkçe ) - Uygurca ) :

Türklerin ana yurdu Orta Asya olarak bilinir. Yerli - yabancı tarihçiler bu konuda mütabıktır. Ancak Göktürklerden önce yazılı dil yoktu. Yine tarihçilerin - hepsi olmasada - birleştiği diğer bir nokta ise bilinen ilk Türk devleti İskitlerdir. Karadeniz, Hazar Deniz'i ve Aral gölünün kuzeyi, Doğu'da Çin, Güney'de Hindistan ve İran, Batı'da ise Doğu Avrupa'ya kadar uzanan bir devletti. Özellikle Alper Tunga Destanında ki dil özellikleriyle İskitleri Türk dil ailesi içerisine alabiliyoruz. Daha sonra ki Türk devleti ise Hunlardır. Bu iki devlette yazıya tam manasıyla geçmedikleri için tarihlerini Çin kaynaklarından, Part kaynaklarından ve Roma kaynaklarından alıyoruz.

Hunlar'dan sonra Asya bozkırlarından Göktürk devleti kurulmuştu. Bu devlet ilk Türk ismini taşımasıyla da ayrı bir öneme sahiptir. Burada devletin tarihini incelemeyeceğiz. Göktürkler kendilerine has bir alfabe oluşturmuşlardır. Yine dil bilimciler bu alfabenin oluşmasında farklı unsurların olduğunu idda etmiştir. Göktürkçenin en önemli tarafı bilinen ilk yazılı kaynaklara imzalarını atmalarıdır. Halk arasında "Orhun Kitabeleri, Yenisey yazıtları" olarak bildiği taşlara oydukları yazıtlardır. Bu yazıtlarda Devlet işleri, yaptıkları hatalar ve hakanların Tanrı adına milletini aç bırakmadığı yazmaktadır. Yazıtlar sırasıyla; Tonyukuk, Köl Tigin ve Bilge Kağan'dır. Bu yazıtlar malesef bir Türk dil bilimcisi tarafından değil, Danimarkalı Thomsen tarafından keşfedilmiş ve Dünya edebiyatına sunulmuştur.

Göktürkçe sadece Orta Asya'da kullanılan bir dil değildir. Kırım, Macaristan, Bulgaristan ve Romanyada ki kazılarda tespit edilen metinlerde de Göktürk alfabesiyle yazılmış tabletler bulunmuştur. Göktürkçe, 38 harften oluşan 31'i sessiz, 4'ü sesli, 3'ü çift sessiz harften oluşmaktadır.

Göktürkler'in tarih sahnesinden ayrılmasıyla yerini Uygurlar almıştır. Göktürkçeye göre Uygurca daha fazla isminden söz ettirmiştir, diğer Türk şivelerini de etkilemiştir. Uygurlar, Göktürk diline tam bağlı olmamakla birlikte yeni bir alfabe oluşturmuş, hem yazı hem de konuşma dili olarak kullanılmıştır. Kendinden sonra gelen Kırgız ve Moğol devletlerinin dil yapısını da etkilemiştir.

Karahanlı Türkçesi :

Uygurlar, Kırgızlar tarafından katliama maruz kalmış, katliamdan kurtulan boylar ise kitleler halinde Batı'ya doğru göç etmeye başlamıştır. Kaşgar bölgesi tarafına kadar gelen Uygurlar'ın Yağma boyu buraya yerleşmişlerdir. Yağma boyu, Dokuz Oğuz boyundan biridir. Buraya yerleşek burayı Türkleştirmeye başlamışlardır. Daha sonra burada oluşacak olan Karahanlı Devleti'nin temelini atmışlardır. Karahanlı Devleti'nin Türk tarihi açısından çok büyük önemi vardır. İslamiyeti seçen ilk Türk devletidir. Saltuk Buğra Han.

Uygurların torunları olan Karahanlılar, doğal olarak Uygur yazı dilini uyguluyorlardı. İslamiyete geçiş ile birlikte dilde ufak çapta değişiklikler olsa da içerik olarak pekte etkilemedi. Yineliyoruz, Uygurların torunları oldukları için Karahanlılar bu dilin özelliklerini bir kaç değişiklik dışında yansıtmışlardır.

Karahanlılar dönemine ait 5 tane önemli eser vardır. Şöyle ki;

Kutadgu Bilig : Yusuf Has Hacib tarafından yazılan bu eser, siyasetname özelliğini taşır. İlk Türk - İslam eseri olma özelliğini taşır. Aruz kalıbıyla yazılmasına karşın Türkçe yazılmıştır.

Atabetü'l Hakayık : Edip Ahmet Yüknekli tarafından yazılan bu eser, öğütname niteliğindedir. Bu eserde aruz kalıbıyla yazılmıştır. Ancak Türkçe yazılmıştır.

Divan-ı Lügatı't Türk : Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır. İlk sözlük özelliğini taşır. Araplara Türkçe öğretmek için yazılmıştır. Atasözlerinden örnekler verilmiştir. Kaşgarlı Mahmut bu eserini yazmadan önce Türk illerini gezmiş ve bilgiler toplayarak bir kitap haline çevirmiştir.

Divan-ı Hikmet : Ahmet Yesevi'nin şiirlerinin toplandığı kitaba denir. Ahmet Yesevi Tüklere islamı anlatan ve onları hızla İslamlaştıran büyük bir insandır. Allah'a haykırış, birliğini anlatma, Peygambere olan övgülerden oluşmaktadır.

İlk Kur'an Çevirileri : Kur'an-ı Kerim ilk defa Karahanlılar devrinde Türkçeye çevrilmiştir. Orjinal dili yazılmış, altında ufak harflerlerle Türkçesi yazılmıştır.

Karahanlı devri Türkçe için çok verimli geçmiş ve bu devirde verilen eserler çok önemli yer teşkil etmiştir. 8 ünlü 26 ünsüz bulunmaktadır.

Kıpçak Türkçesi :

Kıpçaklar ilk defa 759 yılında Uygurlar tarafından dikilen bir kitabede görülmüştür. Ancak burada tarihçilerin yine birleşmediği bir nokta vardır. Batı Göktürk devletinin Kıpçak olduğuna dair söylentiler vardır. Uygurlar, Batı Göktürklerin boyundurluğu altındaydılar. Uygur kitabelerinde Kıpçakların geçmiş olması, Kıpçakların, Batı Göktürkleri olduğunu destekler niteliktedir.

Uygurlar, Batı Göktürkleri yenmiş ve boyundurlukları altına almışlardır. Ancak daha sonra otoritenin zayıflaması ve Kırgızların büyük baskını ile birlikte yenilmiş ve Batıya doğru göç etmeye başlamışlardır. Onlardan önce Kıpçaklar yavaş yavaş Aral gölü ve Hazar Denizinin kuzeyinden Doğu Avrupa taraflarına kadar ilerlemiş, Doğu Avrupa ve Balkanların içlerine kadar uzanan geniş bir coğrafyaya sahip olmuşlardır. Bu kadar geniş coğrafyaya yayılmalarına rağmen merkezi bir devlet oluşturamadılar. Son olarak Batu Han tarafından kurulan Altın Ordu devletinin temelini oluşturdular.

Sadece Kuzeyde değil, Güneye'de inen Kıpçak - Kumanlar Mısır'a kadar geldiler. Burada Eyyubilerin egemenliğine son vererek Memluk devletini kurdular. Ancak Mısır'da Arap nüfusu çok fazlaydı. Buna rağmen Devlet yönetimi ve askeri kanadın Türk olması coğrafya da Türkçe konuşulmasına sebep oldu. Yöneticiler Türkçe'den taviz vermediler. Arap olan halk ise mecburen Türkçe öğrenmeye başladı. Özellikle askeri tabirlerin Türkçelerini öğreniyorlardı. Farsça'dan ve Arapça'dan çeviriler yapılmaya başlanmıştı. Mısır'da artık Türkçe konuşuluyordu.

Bütün bunlara rağmen Kıpçaklar sağlam bir eser günümüze kadar taşıtamadılar. Kıpçakların bilinen en büyük eseri Alman ve İtalyanların sözlük olarak oluşturdukları Codex Cumanicus'tur.

Bu eser Kıpçak Türkçesinin yerel ağzını tam manasıyla karşılayamamaktadır. Kıpçakça Karahanlı ve Çağatay Türkçesinin arasında ki geçiş dönemi olduğu için özelliklerini tam oturtamamıştır.

Harezm Türkçesi :

Aral gölünün kıyı bölgelerine Harezm denir. Gazneniler zamanında Türklerin eline geçen bu bölgeye atanan valilere Harzemşah deniliyordu. Gaznenilerden sonra Selçukluların eline geçmiş, onların zamanında da Harzemşah olarak anılmıştı. Ancak Selçukluların zayıflamasıyla birlikte Harzemşahlar bağımsızlıklarını ilan ederek bir devlet kurdular. Yıllarca Türkler'in elinde kalan bu bölge Türkleşmiş ve Türk dilinin tüm özelliklerini yansıtmaya başlamıştı. Harzemşahların İran coğrafyasını da ellerine geçirmeleriyle birlikte Fars dili özelliklerini dilin içine sokmaya başlamıştı. Ancak özellikle Harezmi bölgesinde ki sanat adamları buna engel olmaya çalıştı. Bu devrin bilinen en büyük eseri Nehcü'l Havadis'tir. Mahmud bin Ali tarafından yazılmıştır. Dört bab'dan oluşan eser, Hz. Muhammed'in hayatı, vecizeleri, ölümü, dört halife, dört mezhebin imamları, Allah'a yaklaştıran ameller, Allah'tan uzaklaştıran amelleri anlatan bir eserdir.

Harezm Türkçesi ile Karahanlı Türkçesi arasında ki bir kaç fark şöyledir; s/w değişikliği, sawuk/sogık gibi.

Harzemi Türkçesi, Karahanlı Türkçesinin devamı niteliğindedir. Yaklaşık 2 asır boyunca kullanılmıştır. Daha sonra yerini Çağatay Türkçesine bırakmıştır.

Çağatay Türkçesi :

Çağatay Türkçesi, Kuzey ve Güney İran, Kuzey Hindistan, Güney Azerbaycan, Irak, müslüman olan Kuzey ve Doğu Türkleri tarafından yazı ve konuşma dili olarak 16. yüzyıldan 20.yüzyıla kadar kullanılmıştır. Cengiz Han'ın oğlu Çağatay Han ile aynı ismi taşımaktadır. Ancak Türkçe olarak anılmış ve Türkçe dil özelliklerini yansıtmıştır. Özellikle Timur devrinde had safhaya ulaşmıştır. Üç devreye ayılır. Klasik öncesi, Klasik, Klasik sonrası devir.

Klasik öncesi devirlerde Eski Türkçe'nin özelliklerinin muhafaza edilidğini görebilmekteyiz.
Klasik devirde ise Ali Şir Nevayi'nin oluşturduğu Çağataycayı görüyoruz.
Klasik sonrası devir de ise, Özbek Türkçesi'nin etkilerini görebiliyoruz.

Çağatay Türkçesi dendiğinde aklımıza gelen ilk isim Ali Şir Nevayi'dir. Ali Şir Nevayi Türkçe yazmış, Türkçeyi bütün dillerden üstün tutmuştur. Özellikle o devirde edebi dil olan Farsça'nın Türkçe karşısında aciz olduğunu söylemekten çekinmemiştir. Zaten Nevayi, sadece Çağatay sahasının değil, tüm Dünya'nın gıptayla baktığı, nazireler yazılan büyük bir edebi şahsiyettir. Hüseyin Baykara ve Ebülgazi Bahadır Han'da Çağatay sahasının ve doğal olarak Türkçe'nin en büyük temsilcilerindendir.

Ebûlgazı Bahadır Han klasik devir sonrası dönemde yazmış ve Çağataycayı unutulmaktan kurtarmıştır. Şecere-i Terakime ve Şerece-i Türk adlı iki eserinde dilin özelliklerini son derece iyi kullanmıştır. İlk eseri Oğuzname'nin Çağatayca veryantıdır. İkinci eseri ise şanlı Türk tarihinin anlatıldığı kitaptır.

Çağatayca ve Karahanlıca birbirinden apayrı iki dil olarak karşımıza çıkar.

Eski Anadolu Türkçesi :

11. yüzyıldan günümüzde hâlâ konuşulan dildir - bir kaç değişikliğe uğrayarak - Azerbaycan, Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Kuzey Afrika, Balkanlar, Kırım Hanlığı, Kıbrıs, Ege adalarında konuşulan bu dil Türkiye Türkçesi'nin temelini oluşturmaktadır.

Uygular ile başlayan göç ile Harezmi, Azerbaycan ve daha sonra Anadolu topraklarına gelen Türkler buradan da Balkanlara kadar ilerlediler. Moğol baskısından kaçan ve Orta Asyayı terk etmek zorunda kalan Türkler ile birlikte Anadolu ikinci bir Türk yurdu haline gelmişti.

Anadolu Selçukluları, Anadolu beylikleri ve Osmanlı İmparatorluğuyla birlikte artık kesin hakimiyet kurulmuştu.

Büyük Selçuklulara nispeten Anadolu Selçukluları daha çok Türkçe konuşmaya çalışmış ve bunu başarmışlardır. Özellikle ilk zamanlarda, sonra ki yıllarda sanat dili Farsça, bilim dili ise Arapça olmuştur.

Anadolu Selçukluların yıkılması ile birlikte meydana çıkan beylikler ki özellikle Karamanoğulları Türkçeyi benimsemişler ve kullanmışlardır. Anadolu'da oluşan bir çok beylik yüzünden dil de birlik bir türkü sağlanamamış, ancak genel itibariyle Türkçe ağırlıklı dil olarak kullanılmıştı.

Osmanlı Devleti'nin kurulmasıyla birlikte, yavaş yavaş Anadolu'da ki bütünlüğü sağlamaya çalışmış ve Fatih zamanında bu birlik sağlanmıştır.

Fatih Sultan Mehmet devrine kadar, Türkçe baskın dil olarak kullanılıyordu, lakin İstanbul'un fethiyle birlikte Türkçe eski önceliğini yitirmeye başladı. Farsça ve Arapça sözcükler Türkçe'nin içine girip onu değiştirmeye başladı. Artık Selçuklularda ki gibi sanat dili Farsça, bilim dili Arapça olmuştu. Halk ise atalarının konuştuğu Türkçe konuşmaya devam etmişti. Böyle olunca halk ile aydın kesim arasında uçurumlar meydana gelmişti.

Osmanlı Türkçesi konuşma dili değil, yazı dilidir. Osmanlı devletinin hüküm sürdüğü tüm coğrafya da bu dil hakim dil olarak kullanılmıştır. Osmanlıca diye adlandırılan bu dilin alfabesi de artık değişmiş ve arap alfabesiyle yazılmaya başlanmıştı. Mustafa Kemal Atatürk'ün harf inkılabıyla birlikte Osmanlıca tarihe karışmıştır.

Yazımızı burada noktalıyoruz. Okudunuğunuz için teşekkür ederiz.

Forum Başlangıç- 24/05/2002

"Bugünden sonra Divanda, Dergâhta, Bergâhta, Mecliste, meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır.."
Karamanoğlu Mehmet Han, 13 Mayıs 1277

sabırtası
Üye

İleti 60

İletim - 20/09/2011 :  17:04:38  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
elinize sağlık
Sayfanın En Üstüne Git

inter_23
Yönetici



Turkey
İleti 1749

İletim - 22/09/2011 :  00:04:39  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
Rica ederim.

Forum Başlangıç- 24/05/2002

"Bugünden sonra Divanda, Dergâhta, Bergâhta, Mecliste, meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır.."
Karamanoğlu Mehmet Han, 13 Mayıs 1277
Sayfanın En Üstüne Git

AftieL
Üye



İleti 52

İletim - 13/10/2011 :  13:15:19  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
Elinize sağlık güzel anlatım olmuş :)
Sayfanın En Üstüne Git

kannam_
Üye

İleti 51

İletim - 16/10/2011 :  00:02:15  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
teşekkürler
Sayfanın En Üstüne Git

inter_23
Yönetici



Turkey
İleti 1749

İletim - 22/10/2011 :  02:56:59  Bilgileri Göster  Alıntı yaparak Yanıtla
Rica ederim.

Forum Başlangıç- 24/05/2002

"Bugünden sonra Divanda, Dergâhta, Bergâhta, Mecliste, meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır.."
Karamanoğlu Mehmet Han, 13 Mayıs 1277
Sayfanın En Üstüne Git
  Önceki Konu Konu Sonraki Konu  
 Yeni Konu  Konuyu Yanıtla
 Yazıcı Dostu
Hızlı Geçiş:

0.06 Snitz Forums 2000