Sesler de gerçekten güzel tabi öyle mükemmel müzikler yok
ama efektler gerçekten iyi. Mesela ekranınızda bir adam ağaç kesiyor, başka bir adam
taş çıkarıyor bunların seslerini duyabiliyor o bölgeye yaklaştıkça sesin
arttığını hissediyorsunuz. Mesela sawmill’in oralardaysanız kulağınıza bir odun
kesilme sesi geliyor (tabi diğer bir sürü sesle birlikte).
Evet, şimdi gelelim benim en hayran olduğum bölüme yani
binaların birbirine bağlı olmasına ve uyumuna. Bunu size örnekle açıklayacağım
zaten bu örnek hemen hemen bütün oyunun temelini oluşturuyor. Şimdi oyunun amacı
belli bir bölgeye ulaşmaktı değil mi? Bunun için barracks yada başka bir savaş
binası yapmamız lazım. Bunu yapmak için neye ihtiyacımız var tabii ki odun ve
kayaya, bunun için hemen ağaçların yanına woodcutter’ı taşların yanına
quarry’i dikiyoruz. Eee odun lazım ama binalar odunla olmaz onu işlemek için hemen
woodcutter’ın yanına bir tane sawmill yapıyoruz. Bu binaları yaptıktan sonra
krallığımızın ham madde sorunu çözülmüş oluyor (tabi ne kadar çok bina o kadar
hızlı üretim felsefesini unutmayın..). Artık savaş binaları yapabiliriz ama sadece
binayla ve bize başta verilen birkaç askerle büyümek imkansız belli bir süre sonra
askere ihtiyacımız olacak. Asker yapmak içinde tabi ki kılıç lazım kılıç yapmak
için de demire, demir yapmak için de kömür ve demir madenine ihtiyacımız var.
Sonuç olarak en önce gerekeni ilk yapmamız lazım olduğu
için hemen oyunda belli olan maden kurabileceğimiz bölgeye bir bayrak dikip oraya bir
geologist gönderiyoruz ve o bizim için madenleri buluyor. Bulunan madene göre coal mine
ve iron mineları dikiyoruz... Ardından buradan çıkacak madenleri işlemesi için iron
smelter’ı, ve iron smelter'dan çıkacak demiri de kılıç ve kalkana çevirmesi için
armory’yi dikiyoruz. Evet ama bunları yaparken unutmamamız gereken birkaç çok
önemli şey var. Birincisi madenlerde çalışan işçilerimiz yemek yedikleri için
onların yemek ihtiyacını karşılamamız lazım. Bunu da farm (çiftlik) yaparak
sağlıyoruz ama tabii ki işimiz bitmiyor. Farm'dan çıkan buğdayları işlemek için
mill (yani değirmen), mill'den çıkan unu işleyip ekmek yapmak için bakery (fırın)
ve well’e (kuyu) ihtiyacımız var. İşte bütün bu binalar yapılınca ekmek yapmaya
hazır oluyoruz.
Siz tabii bi fishery kurup kolayca balık da avlamayı yada bir
hunter kurup av yapmayı seçebilirsiniz (ama balıklar ve av yapılacak hayvanlar bitiyor
belli bir süre sonra). Ya da bir pig farm (domuz çiftliği) yanına da bir
slaughterhouse (kasap) koyup et ihtiyacını sağlamanız mümkün. Ayrıca her binada bir
alet kullanıldığı ve zamanla elinizdeki aletler bittiği için bir metalworks
yapmanızda fayda var.
Dediğim gibi oyunda 31 çeşit bina var ve hepsinden burda
bahsedecek değilim (zaten istesem de yapabilir miyim bilmiyorum). Artık gerisini siz
kaparsınız. Ya da hayal edersiniz (nede olsa eski oyun J)...
Bazılarınızın "Yaw bu oyun çok karışık!"
dediğini duyar gibiyim (tabi bunlar sadık real timecılar değil), eğer bu tipte bir
oyunu ilk defa oynayacak biri iseniz başta karmaşık gelebilir ama oyunun güzelliği de
bunu çözüp krallığı başarıya ulaştırmaktan geçmiyor mu? Ayrıca oyunun
başındaki tutorial bölümü size her şeyi iyi bir şekilde anlatıyor merak etmeyin.
Ben hala bu oyunu bilgisayarıma kurup bu harika küçük
insanlarla mükemmel bir saat gibi işleyen krallıklar kurmaya bayılıyorum ve bence bu
oyun hala bir sürü real time stratejiden çok daha üstün. Oyunun eksikleri yok mu?
Tabii ki var ama çıktığı zamana göre bunlar eksiklik değildi ve ayrıca bence
oynamayı etkileyecek derecede büyük bir eksikliği de yok, sadece küçük kusurlar.
Etraftaki real timelara bakıyorum da hala Settlers II' deki gibi basit ve inanılmaz
derecede kullanışlı bir menüye sahip oyun yok. Sonuç olarak The Settlers II
gerçekten zamanına göre çok iyi bir oyundu (bence hala öyle) ve oyun piyasasında hak
ettiği yeri alamadı.
Başka bir oyunda tekrar görüşmek ve bu oyununda en az
Settlers kadar iyi olması dileğiyle.reasons why husbands cheat
cheat women unfaithful spouse