|
| Yazar |
Konu  |
|
DharkjuNs
Seçkin Üye
    
Turkey
İleti 1037 |
İletim - 16/03/2006 : 15:47:29
|
Aslında buraya uzun bir süre hikaye konmayacağından, biraz cıvıma hakkı verilebilir. Verilebilir ama bu forumda da cıvımaya verilen tavizlerin sonucu pek hoş olmuyor.
Zaten bildiğim kadarıyla, Baran'la, Selo konunun unutulup gitmesini istemiyorlar, onun için ara sıra konuyu güncellemek için sohbet tarzı bir şeyler yazılabilir. |
Yunus YILMAZ (19/07/2005)
|
 |
|
|
major
Seçkin Üye
    
Turkey
İleti 1122 |
İletim - 16/03/2006 : 16:58:05
|
| Bundan daha büyük bir korkumuz varsa oda (fazla) cıvıtılmasından konunun kilitlenmesidir. |
 |
|
|
Mérula Alba
Seçkin Üye
    

Turkey
İleti 660 |
İletim - 16/03/2006 : 17:13:22
|
alıntı: SøulfLy tarafından yazılan:
Evet, bence de kitabın başında Önsöz niteliğinde bir yazı koymanız gerekecek. Ben sizlere ışık tutması amacinan küçük bir örnek yazıyorum:
Yüzük’ün Bulunuşu
Günün birinde Bilbo’nun kapısına Büyük Büyücü Gri Gandalf çıkagelmişti, yanı sıra on üç cüce ile birlikte: Bunar kralların ...
Sen burda üçlemenin en başı için yazmışsın. Benim dediğim üçlemenin sonu ile Zindandaki Kralın başlangıcı arasındaki zamandı. Zaten Major, benim ne demek istediğimi anlamış. |
- How many did you fall in love before me? - None! - And after me? - None! Tristan&Isolde |
 |
|
|
major
Seçkin Üye
    
Turkey
İleti 1122 |
İletim - 16/03/2006 : 17:59:38
|
En favorilerimden biridir bu bölüm. Bakalım beyenecek misiniz?
Bölüm -20- (Ork Komutan)
Komutan onu uykusundan kimin uyandırdığına bakmak için gözlerini açtı. Odasını boydan boya geçerek kapıya ulaştı ve onu uyandıran orku kapıda korkusundan sinmiş bir şekilde buldu. Zaten uzun zamandır da uyumuyordu. Yatağına özlemle baktı ve odasını hayranlıkla süzdü.
Yatağının üstündeki rafta kafatasları vardı. Hemen yanda rahat bir koltuk önünde de artık küllerden pislenmiş bir şömine vardı. Şöminenin birkaç metre sağında da oldukça zengin bir zırh ve kılıç koleksiyonu duruyordu. Güzel koleksiyondan sonra yatağına tekrar büyük bir özlemle baktıktan sonra öfkeyle önündeki orka döndü;
-“Ne var Razk? Beni uykumdan uyandırma sebebin umarım önemlidir, yoksa kafanı kopartırım!”
Tehtidler karşısında daha da ödü kopan ork kekeleyerek konuşmaya başladı;
-“A şey- efendimiz. Kral sizi görmek istiyor. Önemliymiş…”
-“Tamam. Beni dışarıda bekle.”
Ork onaylayıp selam vererek dışarı çıktı. Komutan hemen zırhını giymeye başladı. Giyinirken aklında Kral’ın onunla neler konuşabileceğini geçiriyordu. Uzun zaman olmuştu onu çağırmayalı. Kılıçlarından en sevdiği Aldar’ı da kınına soktuktan sonra evinden dışarı adımını attı.
Karanlık arazide, karanlık dağlarla çevrili bir kamp alanında kalıyordu, Mordor. Etraf orklarla doluydu. Kimisi pis yemeklerine, kimisi demirhaneye, kimisi de diğer orklarla sohbet ediyordu. Razk’ın da nu son grubun arasında olduğunu gördü. Komutan ona doğru yaklaştı ve ensesinden tutup arkaya doğru yere savurdu. Ork büyük bir acıyla yere düştü. Onunla konuşan diğer ırkdaşları gözlerini faltaşı gibi açarak komutana anlamsız anlamsız bakmaya başladılar. Razk belini tutup doğrulurken komutan ona bağırdı;
-“Buraya sohbet etmen için gönderilmedin aptal! Görevini yerine getir ve beni Kral’a götür!” Afallamış orklara dönerek bir tanesini hızlı bir hareketle Aldar’la buluşturdu ve diğerinin de kolunu kopardı. Böyle bir tepki beklemeyen ve korkan diğerleri hemen kaçtılar.
-“Razk yolu göstermek için önden yürüdü. Komutan aslında yolu biliyordudu ancak yinede bu aptal orka acı çektirmekten büyük bir haz alıyordu.
* * *
Uzun bir yolun ardından, büyük oyuk komutanın ve Razk’ın karşısında büyük bir ihtişamla yükseliyordu. Komutan öylesine büyüye kapılmıştı ki Razk’ın giderken ona savurduğu küfürleri duymadı bile. Kapıdaki muhafızları geçerek oyuğun aşağısına inmeye başladı. Kısa bir süre sonra büyük salona indi. Önceki geldiği gibi ıssızdı ve adeta ölüm kokuyordu. Ancak Kral’la arasında sadece bir kapı ve uzun bir yol vardı. Yol onu ürkütüyordu. Salonda ve yolda etrafını sararcasına duran, tehtid edercesine duran kara heykeller vardı. Ellerindeki koca mızraklarla sabit bir noktayı süzüyorlardı. her şeye rağmen Komutan bunların sadece heykeller olmadığını biliyordu. Bu konuya kafa yormasının anlamsız olduğunu fark etti çünkü bu gizemi çözebilse bile, bu lanet olası yerin büyülerinden sadece birini çözmüş olacaktı. Uzun bir süre boyunca yürüdü, yürüdü, yürüdü. Büyük kara kapı önüne çıkınca, kapının ardından yayılan güçlü aurayı hissedip hareketlerini yavaşlattı.
Kapının iki yanında geldiği yoldaki heykelimsi yaratıklardan vardı. Bunlar da diğerleri gibi hareketsizdi fakat boyları diğerlerinden çok farklı olarak erişkin bir trolden biraz daha büyüklerdi. İnsan boyunda baltaları, kafalarında uzun ve keskin boynuzları vardı. Koca vücutlarında canlı gibi görünen şey sadece gözleriydi adeta. Gözleri siyahtı ve göz renkleri de iğrenç kırmızı bir renkle parlıyordu. Tiksinen Komutan kapıyı çalmak için elini kalınca kapı kendiliğinden açıldı. Bu ani hareket karşısında Komutan ürktü fakat bunu belli etmedi. Hemen içeri adım atarak devasa tahtın önüne, Kral’ın ayakları dibine diz çöktü ve mırıldandı;
-“Efendim, K-Kralım – beni emretmişsiniz.” Binbir zorlukla konuştuktan sonra derin bir nefes aldı ve cevabı beklemeye başladı. Cevap için beklemeye gerek kalmadı. Kral konuştu, Komutan ürperdi ve rengi soldu, az daha dengesini bile yitiriyordu. ;
-“Ordu durumunu öğrenmek için seni çağırdım Roar. Bana önceden rapor vermen gerekirdi. Neden geciktn?”
-“Ef-efendim, vakit bulamadım. Üzgünüm, affınıza sığını..”
-“Kapat çeneni!”diye gürledi Kral. Kralın gürlemesiyle salon sarsıldı. “Bana raporunu ver!”
-“Şimdiden beş bin ork efendimiz. Fangorn derinliklerinden gelen büyük bir ork taburundan da haber aldık.”
-“Doğuya haber salın. Hain insanlara ihtiyacımız olacak. Rhun’ler bizim tarafımızda savaşacaktır. Batının insanları yok olduktan sonra doğu için özel planlarım olacak.” Dedi ve yüzü haince bir gülümsemeyle çarpıldı.
-“Peki benden istediğiniz başka bir şey varmı, yüce efendimiz?”
-“Yok ama bahsetmek istediğim birkaç şey var. Orduya katabileceğim birkaç hediyem, oyuncağım var….”
* * *
Konuşma bittiğinde odadan ayrılan Roar sadece gülümsüyordu. Onu bu şekilde gören biri hakkında sadece deli diyebilirdi. Heykelleri düşünecek durumda değildi. Aklında kurduğu savaş stratejisi ve yeni müttefikleri düşünerek çıkışa yükseldi. O oyuktan ayrılırken duyulan tek şey Komutan’ın çılgınca kahkahasıydı….
|
 |
|
|
HighVoltage
Yönetici
    

Turkey
İleti 1108 |
İletim - 16/03/2006 : 18:34:52
|
| bundan sonraki bölümleri artık buraya koymayacaksınız dimi.hepsi bittikten sonra vericeksiniz. |
"Türk Birligi'nin bir gün hakikat olacagına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum. Yarının tarihi yeni fasıllarını Türk Birliği ile açacak. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk'lügün varlığı bu köhne áleme yeni ufuklar açacak. Güneş ne demek, ufuk ne demek o zaman görülecek. Hayatta yegane varlığım ve servetim Türk olarak doğmamdı."
M.Kemal ATATÜRK |
 |
|
Konu  |
|
|
|
|