|
Yazar |
Konu  |
metallic_white
Seçkin Üye
    

Turkey
İleti 420 |
İletim - 14/07/2007 : 22:52:02
|
= YOL AYRIMI =
Yol uzun Ne kadar dönüp baksam da geri Gözümü alan ışık çekiyor beni Yürümeye koyulduğum yöne
Bulup çıkarmak istiyorum İleride beni bekleyen tüm dertleri, kederleri Oldukları yerden tek tek, sıra sıra Acımasızca, şiddetle, var gücümle! Ancak arkamdan gelen sevgilinin Sıcak ve şefkatli sesi Alıkoydu beni yolumdan Çekti kendine, belalarımdan kilometrelerce geri Dedi ki "Gel benimle, gidelim buralardan çok uzaklara" Bilircesine yolumdaki pürüz ve dikenleri İşte o vakit farkettim Ne kadar sevip, sevilebileceğimi Yol uzun Birlikte aşacağız tüm pürüz ve dikenleri Lakin ne zaman ki çizilirse onun kalbi Bilin ki o zaman hiç dönüş yolum olmayacak Ne geri, ne ileri...
-Tyrigonath-
= BİLİNMEZLER ZAMANI =
Kasvetli odanın, daralan duvarları arasında Düşünürken hiç anılmayan sözleri Süzülüp geçer aklımdan Binlerce sevgilinin Buhran içindeki -yorgun ve durgun- Sisli gecenin soğuğuna karışıp yokolan Çığlıklarla dolmuş haykırışları...
Nicesi paranoya yüklü aşklarının ölümüyle sarsılmış Nicesi ise yalnızca soğuk ve çatlak soluklarını duymuş...
Bilinmezliğin karanlık çehresi; Sardığında birbirine sımsıkı kenetlenen iki sarmaşığın İnce, uzun ancak bir o kadar güçlü kollarını Kendi özüne çekip yokedermiş tüm birlik ve varlığını... Yükselen iki ses gelir ki kulağıma derinlerden Geçmişten kalan iki kalbin birbirine duyurduğu Yüce, görkemli ve kutsanmış o söz : "Seni seviyorum"
Oda yine kaplandı Hiç bitmeyecek bir aşk şarkısının Fısıltıyla söylenen, soyutlaştırılmış Harf, kelime ve cümleleriyle...
Ne bendim kendimde beni bulan Ne de düşüncelerim idi kendi içinde yine kendini arayan Tek bilip görebildiğim Bir gizemli gecenin daha bana eşliğiyle Ölüme ve bilinmeyene doğru attığım koca bir adım Farkında olmasa da o, çığlıkların sahibinin Ölürüm ben Hafızamın bana getirdiği çocuksu üzüntülerle...
Yalnız o kalsın geri Yalnız, o bilinmeyende kaybolmasın; Ben ve tüm diğerleri gibi...
-Tyrigonath- |
Omnia Aequo Animo Ferre Sapientis...
Kayıt Tarihi: 21/07/2002 |
 |
|
umutcanuğuz
Seçkin Üye
    

Turkey
İleti 905 |
İletim - 20/07/2007 : 21:36:47
|
BEKLENEN Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar, Ne de şeytan bir günahı, Seni beklediğim kadar.
Geçti, istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar?.. Necip Fazıl Kısakürek
TELAŞLI PENGUEN Aşkımız bitti Yüreğim burkularak söylüyorum bunu Çünkü bir yangın kovasının İçindeki durgun suda Beyaz bir kelebeğin boğulması Gibi garip oldu sonu
Aşk ki ay değil Güneş tutulmasıdır diyordum Dudak büküyordun bana Oysa ilkokul bahçesindeki çocuklar Ellerindeki isli camların ardından Gülüyorlardı sana
İnanmamıştın aşkın Bir elbise hırsızı olduğuna Ama köşesinde Kedinin uyuduğu bir yatakta Çırılçıplak bırakmıştı Her ikimizi de
Giderken bir buzdağı gibiydin Sıcak sulara doğru yüzen Ve doruğunda Bir çift bale pabucunun Asıldığını söylüyordu Eteklerindeki telaşlı penguen
Bakakaldım Bindiğin taksinin ardından Onlar ki her mevsim Sarı birer sonbahar yaprağıdır Terk ettiğin kentin sokaklarında Rüzgarla savrulan Sunay Akın Son kıtasında kendimden geçiyorum.
|
Ne yak mektubun ucunu Ne sayfalar dolusu sevgini dile getir Zarfı kapatırken yalnız Kuytu dudaklarını çokça değdir
Sunay Akın |
 |
|
tazimanya
Üye
    
Turkey
İleti 30 |
İletim - 15/08/2007 : 02:01:28
|
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum, sen yoksun!
Sevmek kimi zaman rezilce korkudur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor Eski zamanlarda bir Cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum, sen yoksun!
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor.
Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin...
ATİLLA İLHAN
Şiir denilince ilk aklıma geen budur! |
Kuracak yeni bir hikayem yok. Yine de uğraşıyorum rastgele bu eskimiş kelimelerle.. |
 |
|
Konu  |
|
|
|
|