Yazar |
Konu |
inter_23
Yönetici
Turkey
İleti 1749 |
İletim - 15/02/2011 : 11:03:34
|
Bakınız ben derdimi anlatamıyorum.
Eğitim fakültesi okumadım. Fen - Edebiyat fakültesi okudum. Ondan dolayı bu kadar ağırdı.
@Avaris; İlişkilendirdim, ancak ben diyorum ki benim bugüne kadar işime yaramadı. Yaramayacaktırda. Bir paragrafta ne diyorum "Orhun Yazıtlarını çevirebilirim" benim için başka bir anlam ifade etmiyor. Göktürkçe, orta asya'nın bir adım bile dışına çıkamamıştır. Bu dersi bana veren "akademik" kariyeri olan prof. bile aynı şeyleri söylerdi. Bu dil sadece Orhun Yazıtları için size gerekmektedir. Türkler daha çok Eski Anadolu Türkçesi, Çağatayca (Azerice), Osmanlıca gibi diller kullanmıştır derdi. Ondan dolayıdır ki; Benim işime yarayanı zaten ben biliyorum. Lise 2 müfredatında da İslamiyet öncesi Türk Edebiyatı olduğu için oradan bağdaştırarak öğrencilerime bir şeyler aktarmaya çalışıyorum.
Tarih üzerinden bahsedecek olursak, hiç bir Edebiyatçı Tarih'i bilmeden ders anlatamaz. Çünkü hak verirsin ki, Tarih bütün dalları etkilemiştir. Mesela Osmanlı devleti Orhan Gazi'den sonra İran Edebiyatına doğru kaymış ve Divan edebiyatını almıştır. Ya da Ruslar'ın S.S.C.B. olduktan sonra bütün Asya ve Kafkaslarda uyguladıkları Kiril alfabesi ve Rusça mecburi dil uygulaması bunlara örnektir. Paragrafın başında belirttiğim gibi Tarih olmadan Edebiyat olmaz. Ama Edebiyat olmadan Tarih olur. Bunuda kanıtlayabilirim.
Kısacası şunu demek istiyorum; benim ihtiyacım olandan fazlası bana neden verildi? Tamam Fen - Edebiyat mezunları Türkolog olarak çıkıyor bunu bana söyleyebilirsiniz. Lakin neden bu kadar zorladılar? Neden bu kadar ağır bir müfredat mevcut?
Haa şunu da diyebilirsiniz. Türk Dili ve Edebiyatı niye bu kadar çok fazla dille haşir neşir olmuştur diye? Sanırım bu sorunun tek cevabı var, Doğu'da Çin Kuzeyde Sibirya, Güneyde Hindistan ve orta Afrika, Doğu'da Viyana. Bu kadar büyük bir coğrafyaya hükmeden bir ırk sanırım bir çok dili bünyesine alır galiba.
Lafı uzatıyorum farkındayım. Yüksek lisans için hocanın yanına gittiğimde (Eski Türkçe -Osmanlıca-) tez konusu olarak ne olabilir sizce hocam dediğimde, bana git Hürriyet Kasidesini çevir, imlasına bak, kafiyelerini bul demişti. Tamam, buldum vs. Peki.. 13.yüzyılda ki Osmanlıca nerde? Bütün akademik kariyer yapmış hocalarıma baktım genelde 15.yy dan sonrası ile ilgililer. Ki 12-13-14. yüyzıllar en ağır Osmanlıca metinlerin geçtiği yerdir. Niye bu kadar ağırlarından sorumluyduk?
@uckazaz; Hazırcı bir toplumuz evet haklısın. Buna asla diyeceğim bir laf yok.
Bakkal amcanın bilmem ne denklemi sunmasını zaten bekleyemeyiz. Buna da diyecek lafım yok.
Demişsin ki; "Kısaca konunun özü şu; akademik bilgi, kişi ne kadar bağlantı kuruyorsa o kadar günlük yaşamda yer edinir. Üretmek, yaratmak istediğinizde en önemli vasıta oluyor birikim. Birikiminizin size fazla ve gereksiz geldiğini düşünüyorsanız orada bir problem vardır bence. Birikiminizin yetersizliğini hissetmek bir insan için en faydalısı."
Akademik bilgi kişinin ne kadar bağlantı kuruyorsa o kadar günlük yaşamında yer edinir demişsin. Şimdi elini vicdanına koy. Ben Uygurcanın akademik bilgilerini aldım ya da Göktürkçe'nin ya da Osmanlıca'nın ya da çok az da olsa Farsça'nın, bana Farsça hariç günlük hayatımda işime yarayacak bir yer gösterebilir misin? http://www.gokturkce.net/yazi/gokturk-orhun-alfabesi/ bu adresi bir inceliyevir. Şimdi burada ki alfabe benim günlük yaşantımda nerede işime yarayacak? Ders anlatırken çocuklara bu alfabeyi mi yaziyim? Ya da internette konuşurken konuşma dilimi bu mu yapiyim? Ya da gidip bakkalla Göktürkçe mi konışiyim?
Bakınız benim bu dillere saygım sonsuz, sonuçta Atlarımızın yarattığı, kullandığı alfabeler, ancak günlük yaşantımda işime yaramayacak, bunu sizde benim kadar biliyorsunuz.
Matematikte yok o adam yok bu adam demişsiniz. Sizin coğrafyanızdan yetişen matematikçileri neden saymıyorsunuz? Mimar Sinan'ın yaptığı yapıları matematik çözebilmek için hâlâ uğraşmıyor mu? Ya da piramitleri yapan Mısıra halkının yaptığı çılgın hesaplamalar. Başka bir örnek Nil nehrinin taşmasıyla yapılan hesaplar vs. O kadar uzağa ya da yakın tarihe gitmeye gerek yok.
Ancak kendi şahsım adına, her hangi bir bestekar yeteneğim ya da herhangi bir mimarlık özelliğim olmadığı için "temel matematik" dışına çıkmam. Zaten çıkamamda, Bu kadar sene sonra tekrar matematik ile uğraşırsam sanırım çok çok uzun zamanımı alır. |
Forum Başlangıç- 24/05/2002
"Bugünden sonra Divanda, Dergâhta, Bergâhta, Mecliste, meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır.." Karamanoğlu Mehmet Han, 13 Mayıs 1277 |
|
|
uckazaz
Yazar
Turkey
İleti 331 |
İletim - 15/02/2011 : 18:41:25
|
Ben kendimle ilgili kısımları yanıtlayayım ki karışıklık olmasın.
alıntı: inter_23 tarafından yazılan:
Bakkal amcanın bilmem ne denklemi sunmasını zaten bekleyemeyiz. Buna da diyecek lafım yok...
...Şimdi burada ki alfabe benim günlük yaşantımda nerede işime yarayacak? Ders anlatırken çocuklara bu alfabeyi mi yaziyim? Ya da internette konuşurken konuşma dilimi bu mu yapiyim? Ya da gidip bakkalla Göktürkçe mi konışiyim?...
İlk cümleyi söyleyip, ikinci cümleyi de söylemen çelişmemiş mi biraz? Bakkal amcanın bize denklem sunmasını beklemeyeceğimizi kabul edip neden günlük hayatla ilgili beklentilerine örnek olarak bakkalla Göktürkçe konuşmak örneğini verdiğini anlayamadım. Bilgilerinin günlük yaşamda karşına bu şekilde çıkmasını beklemiyor olman gerekmez mi benim cümleme hak veriyorsan?
alıntı: inter_23 tarafından yazılan:
Bakınız benim bu dillere saygım sonsuz, sonuçta atalarımızın yarattığı, kullandığı alfabeler, ancak günlük yaşantımda işime yaramayacak, bunu sizde benim kadar biliyorsunuz.
Bu alfabeler olduğu gibi kullanılacak diye düşünürsen pek bir işine yaramaz gerçekten. Bu alfabeyi okuyabiliyor olmak; başka alfabelerle ilişki kurabilmek ve kültürel yakınlığını ölçebilmek açısından çok önemlidir . Konuyla bağlantılı edebi araştırmalar, kültürel araştırmalara faydası dokunacak kişiler ancak bu alfabeden haberi olan kişiler olabilir. O alfabeyi kimseye öğretmesinler mi demek istiyorsun? Eğer bu kültürel mirası anlayabilen, yorumlayabilen birileri kalmazsa Orhun yazıtlarının da oraya üzeri çentikli olarak dikilmiş birer taştan farkı kalmayacaktır. En basitinden üzerinizde böyle bir misyon var ve bence gurur duyulabilecek kadar önemli bir şeydir bir kültürü yaşatmak. Öğretilen konulara tek başına ve olduğu gibi bakmamak gerekiyor, ilişkisinin nerelerle kurulabileceği konusu ise aslında okuyan kişilere üniversite ortamında verilmesi gereken bir bakış açısıdır. "Bu bilgiyi ödev yapmaktan başka kullanmayacaksınız" diyen bir hoca üniversitede barınmasın bence. Buna tepki gösteren öğrencilerin olmadığı bir üniversite de olmasın. Böyle bir ortama akademi ya da üniversite demeye dilim varmıyor açıkçası. Ben bunu edebiyatçı olmayan halimle düşünebiliyorsam, okulda prof. hocanızın vizyonuna fazla güvenemeyeceğim açıkçası. Çok yazık. Bu arada üslubumun saldırganlık olarak algılanmasını istemem Biraz sert konuştuğumu kabul ederim, kırıcı olmak değil amacım.
alıntı: inter_23 tarafından yazılan:
Matematikte yok o adam yok bu adam demişsiniz. Sizin coğrafyanızdan yetişen matematikçileri neden saymıyorsunuz? Mimar Sinan'ın yaptığı yapıları matematik çözebilmek için hâlâ uğraşmıyor mu? Ya da piramitleri yapan Mısıra halkının yaptığı çılgın hesaplamalar. Başka bir örnek Nil nehrinin taşmasıyla yapılan hesaplar vs. O kadar uzağa ya da yakın tarihe gitmeye gerek yok.
Ben matematikçi insanları yazmadım, orası yanlış anlaşılmış sanırım. Ben alanı farklı olmasına rağmen, matematik bilgisini kullanan insanlardan örnek verdim. Alakasız gibi gözüken konuların aslında bir araya geldiğinde ne kadar önemli eserler yaratılabileceğinin örneğini genişlettim. Kendi alanım olan müzisyenlerdendi hep verdiğim örnekler. Türkiye'de de verdiğim isimlerin yaptığına benzer örnekleri yapan pek insan yok. Daha doğrusu örnek verilecek kadar devasa ve yenilikçi eserleri yok. Dolayısıyla isimlerini geçirmedim. Yoksa her gün gördüğüm insanlar bu insanlar, onların içindeyim. Bu topraklarda yetişmiş bilim insanlarına da girmedim, çok detaylı bilgim olmadığı için. Kanser tanısı üzerine de Türk doktorlar tarafından önemli bilimsel yöntemler geliştirildi örneğin, ama bir şey sorarsan detaylandıramam. Bilmediğim konularda konuşmayı doğru bulmadığım için isimlerini yazmadım, batı özentisi olduğumdan veya bu toprakları küçümsediğimden değil. Kaldı ki bu topraklarda yetişmiş bilim insanların pozitif bilime katkılarının çok minik olduğunu kabul etmek lazım. Hiç bir müfredatta bir Türk'ün teoremini görmedim örneğin. Belki de onlar da günlük hayatta bir işine yaramadığı için bir yerlere not etmek veya paylaşmak ihtiyacı duymamışlardır
Avaris'e yazdığın konularda da yazmak istediğim çok şey var ama Avaris'e bırakayım oraları, sen de ikimize birden laf yetiştirme zorluğuna girişmek durumunda kalma diye. Sadece bir kaç kavram karmaşası gözüme çarptı onları düzeltmeden geçemeyeceğim.
"Bu kadar büyük bir coğrafyaya hükmeden bir ırk sanırım bir çok dili bünyesine alır galiba." demişsin. Irk kelimesinde bir yanlışlık var sanırım. Millet diyelim en azından. Farklı dilleri bünyesine katmışsa, o bir "ırk" olamaz çünkü artık (gerçi ırk kelimesi çok fiziksel, fizyolojik bir şeyi temsil ediyor). Başka kültürel topluluklarla çok uzun süre ciddi bir etkileşimde kalmış ve karışmış demek oluyor çünkü bu.
Bir diğeri ise Tarih kavramı. Tarih ve edebiyat birbirini yaratır. Biri olmadan diğeri olamaz. Çünkü tarih bugünden baktığımızda gördüğümüz sürecin adıdır. Edebiyat ise gördüklerimizin yazılı veya sözlü olarak anlatıldığı eserlerin adıdır. Tarih kelimesi yerine "kültür" kelimesini kullanman doğru olabilirdi belki. Tarih bilgisi olmadan edebiyat üretilebileceğini rahatlıkla iddia edebilirim. Çünkü örneğin bir aşk şiiri tarih içermez ama kültür içerir. Edebiyat olmadan da tarih olamaz. Çünkü ancak yazılarak veya kulaktan kulağa geçen destanlarla Tarih birikimi elimize geçebilir. Eğer edebiyat olmasaydı Tarih diye bir şeyden bahsetmek mümkün olamazdı. Orhun yazıtları edebi bir eserdir. Ve dönemi hakkında bize "tarih"sel çok önemli bilgiler verir. Bugün Truva diye bir şehrin ve efsanelerinin biliniyor olmasını yine edebiyata borçluyuz. Kısaca söylediğin şeyin taban tabana zıttını iddia ediyorum Dediğim gibi tarih kelimesi yerine kültür kelimesini seçseydin daha doğru olabilirdi. Yine olmazdı ama kısmen olurdu işte
Bu arada tarih bölümünde Truva konusu süper olabilir inter ne dersin |
|
|
inter_23
Yönetici
Turkey
İleti 1749 |
İletim - 15/02/2011 : 19:32:21
|
Sonda başlayayım; Zaten orada Tarih derken ders kitaplarında gördüğümüz tarih'ten bahsetmiyorum, bunu anlamanı beklerdim, lakin anlamamışsın. Ama yine idaa ediyorum Tarih (Senin demenle Kültür) olmadan Edebiyat olmaz. Ama Edebiyat olmadan Tarih(Kültür) olur. İnsanlar Tarih'i(kültür) yaratır, daha sonra yazıya döker. Ben kesinlikle dilin kullanılmasından yanayım, ama senin bir önceki mesajında yazan yere takıldım. Hatta kendi yazımda olduğu kopyaladım, sanırım dikkatini çekmemiş. Ben hâlâ ısrar ediyorum, bugüne kadar öğrendiklerim "GÜNDELİK" yaşamımda benim işime yaramayacak. Benim söylemeye çalıştığım o.
Tarih(Kültür) olayına yine değinecek olursak. Eğer İstanbul fetih edilmeseydi, İstanbul ile ilgili şiirler yazılmayacaktı. Ya da Türkler İslamiyeti kabul etmeseydi, Tasavvuf edebiyatı ortaya çıkmayacaktı. Veya William Wallace diye bir adam İngilizlere eğer direnmeseydi, William Wallace kimse yazmayacaktı. Anlatabilmişimdir umarım. Yani Tarih olmazsa Edebiyat olmaz.. Ama Tarih Edebiyatsız yapılır. Çünkü A devleti ile B devleti savaşırken bir dakka beyler bir beyit geldi aklıma şuraya yaziyim demez bence. Savaş, ticaret, evlilik gibi kültül etkileşimler olduktan sonra sanat eserleri ortaya çıkmaktadır.
Azizim demişsin ki; "Kaldı ki bu topraklarda yetişmiş bilim insanların pozitif bilime katkılarının çok minik olduğunu kabul etmek lazım. Hiç bir müfredatta bir Türk'ün teoremini görmedim örneğin. Belki de onlar da günlük hayatta bir işine yaramadığı için bir yerlere not etmek veya paylaşmak ihtiyacı duymamışlardır." Şaka yaptığını sanıyorum. İbn-i Sina, Farabi, Mimar Sinan, Aristo, Hipokrat, Heredot gibi yetişen bir çok insan var ki. Bu saydılarımın bir kaçı bir bilim dalını oluşturdu. İbn-i Sina'nın bir çok kitabı hâlâ tıp bilminde okutulmaktadır. Lütfen dikkat edelim.
Azizim yine demişsin ki; "İlk cümleyi söyleyip, ikinci cümleyi de söylemen çelişmemiş mi biraz? Bakkal amcanın bize denklem sunmasını beklemeyeceğimizi kabul edip neden günlük hayatla ilgili beklentilerine örnek olarak bakkalla Göktürkçe konuşmak örneğini verdiğini anlayamadım. Bilgilerinin günlük yaşamda karşına bu şekilde çıkmasını beklemiyor olman gerekmez mi benim cümleme hak veriyorsan?"
Bu cümlenede şöyle cevap vereceğim. Daha önceki konularda yine demiştim, demişsin ki, günlük hayatla olan bağlantılarını söylemişsin. Bende ona hitafen söyledim. Hem bakkal amca bana alfayi zaten söylemez, bana gelip 3 ekmek aldın 1 süt 1 tane de yoğurdun var diyip çok basit bir matematik problemi önüme koyar.
Benim dediklerim matematik açısından değil, kendi ilim alanım Edebiyat açısındandır. Yani ben kendi ilim alanımı eleştiriyorum. Yine söylüyorum, Edebiyat bir ülke için gerekli bir kavramdır. Bir ülkenin dili eğer kendine özgü değilse o ülke bence tam bağımsız değildir. İsmail Gaspıralı'nın ruhu şad olsun.. Ama günlük hayatımda işime yaramayacağını hâlâ savunuyorum..
Irk derken yine Tarih olayında olduğu gibi Millet demek istemiştim yine anlamamışsın. Ama iyi ki kendin yazmışsın. Teşekkür ederim :)
Oh be rahatladım, bu site buydu ya, Avaris'i özelmişim, hep karşı karşıya gelirdik böyle düşüncelerimizde, lakin onunla tartışmak çok güzel. Özelmişim, gerçekten özlemişim :)
|
Forum Başlangıç- 24/05/2002
"Bugünden sonra Divanda, Dergâhta, Bergâhta, Mecliste, meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır.." Karamanoğlu Mehmet Han, 13 Mayıs 1277 |
|
|
uckazaz
Yazar
Turkey
İleti 331 |
İletim - 15/02/2011 : 21:14:18
|
Ya ama Sen armut dersen ben nasıl elma anlayabilirim ki inter Armutu kastederek armut desen bile esnetilebilecek bir dil Türkçe malum
Edebiyat olmadan Tarih olmaz. Tarih kelimesinin sözlük anlamıyla benim derdim. İkisi de birbiri olmadan var olamaz. Tarih;
"1. Bir olayın gününü, ayını ve yılını bildiren söz veya gün: 19 Mayıs 1919, Atatürk'ün Samsun'a ayak bastığı tarihtir. O tarihte memleket karanlık günler yaşıyordu. 2. Toplumları, milletleri, kuruluşları etkileyen hareketlerden doğan, olayları zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar arasındaki ilişkileri, daha önceki ve sonraki olaylarla bağlantılarını, karşılıklı etkilenmeleri, her milletin kurduğu medeniyetleri, kendi iç sorunlarını inceleyen bilim." kaynak: TDK
Sen tarihi, yaşama eylemiyle eş tutuyorsun gibi geldi bana. İnsanlar edebiyat olmadan yaşayabilirler ama tarihi yaratamazlar diyorum ben de. Çünkü Tarih, sözlük tanımında da olduğu gibi bir aktarımlar, ilişkiler kurma bütünüdür. Yani evet İstanbul'un fethi yaşanır ama İstanbul'un fethinin yaşanmış olması tarih olduğu anlamına gelmez. İstanbul'un fethi edebiyat sayesinde günümüze taşınabilir ve "tarih" niteliğini kazanır sadece. Yaşandığını bilmediğimiz bir sürü büyük olay vardır geçmişte eminim. Tarih'te yerleri yok ama çünkü kaydedilmemiş. Tarihsel olaylar yaşandıkça da, yaşayan kişileri etkiler ve onlar da sanat eserleri meydana getirirler. Dolayısıyla da edebiyat yaparlar. Yani biri olmadan bir diğeri olamaz. Edebiyat olmadan tarih olur cümlesini hiç kabul edemeyeceğim o yüzden.
Bu arada haklısın bu topraklarda dememeliydim. Çok büyük hata olmuş o. Sadece Türk demeliydim. Total katkının yanında minik kalır Türklerin pozitif bilime kattıkları. İbn-i Sina Türk mü bilmiyorum, bir de Mimar Sinan var saydıkların arasında Türk olan ki o da galiba net değil. Bir tane ekleyeyim o isimlere Uluğ Bey var, astronomiyle ilgili çalışmaları vardır. İşin Antik Yunan kısmını bir an çıkarmışım aklımdan. Bak azcık girince bilmediğim konulara nasıl da saçmalıyorum görüyorsun Ben susayım o yüzden.
Bir de ben yine bir cümlene takıldım :D Demişsin ki; bir ülkenin dili kendine özgü değilse o ülke tam bağımsız olamaz. Bugün kendine özgü hangi dil var gösterebilir misin bana? Unutulmuş afrika kabileleri falan hariç? Bütün diller birbiriyle etkileşim halinde. Kimse tam bağımsız olamaz artık senin deyişine göre. Onu da "kendi diline hakim olmayan, dilini iyi bilmeyen hiç bir ülke tam bağımsız olamaz" gibi bir şeye evirsek olur mu? |
|
|
Avaris
Yönetici
Turkey
İleti 1976 |
İletim - 15/02/2011 : 21:23:16
|
Günlük hayattan ne anladığınızı ben anlayamadım. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu olmuşsun. Sonrasında öğretmenlik yapman senin tercihin. Ama takdir edersin ki bölümün seni Türk Dili ve Edebiyatı *uzmanı* olman için yetiştiriyor. Doğal olarak da altyapını ona göre hazırlamakla yükümlü. Ve yine doğal olarak, "günlük hayatını" edebiyatçı olarak idame ettireceğini varsaymak doğaldır sanırım. O yüzden konuyu bakkaldan kola almak ve dolmuşçuya para vermek şeklinde indirgemenize anlam veremiyorum.
"Zorlamak", "Ağır" bana göre öznel konular. Bulunduğum üniversitede matematik derslerine asistan olarak uzun süre iştirak ettim. Bana göre "gereğinden daha kolay" olan dersleri öğrencilere sorsak "öldüm, bittim" diye değerlendirirler sanırım. Nihayetinde size diploma denen kağıttan fazlası veriliyor mezuniyetinizde. Bir ehliyet, bir yetkinlik ispatıdır Üniversite diploması. Haliyle bunu gerektiren yetilerin bulunduğundan emin olmak gerekir.
Bilmiyorum nasıl görüyorsunuz ama Üniversite bile aslında nispeten *genel* bir eğitim verir. Bölümün olduğu için, Türk Dili ve Edebiyatı gibi oldukça spesifik duran bir bölümün bile daha ne kadar dallanıp budaklanabileceğini biliyorsundur muhtemelen. Bu yüzden, bölümün bu dallara yeterli gelebilecek müşterek, asgari bir tabanda temel sağlaması zorunludur. Sen mezun olduktan sonra istersen Turizm Acentesi aç, o tamamen ayrı bir konu.
Matematikle ilgili verilen kişi örneklerine gelince, onların amacı "ben sözleciyim, bana ne matematikten?" mantığına tezat olmasıdır. Yoksa matematikçiler, özellikle de yerli matematikçiler konusunda bir sıkıntı yok. Gerekirse Ali Kuşçu'dan başlayıp, Cahit Arf'e saygımızı sunduktan sonra, Ali Nesin'e konuk oluruz. Keza Mimar Sinan da öyle. "Mimarın matematikle ne işi var?" diyen çıkarsa ona da gireriz. Onun dışında nispeten konu dışı kalacak diye dışarıda kaldılar.
Benim gözümde birini tartarken doğduğu/yetiştiği coğrafya veya ait olduğu milletin önemi sıfır ama "doğrucu Davut"luk yaparsam, saydığın isimlerden sadece Sinan Türk idi. Ve coğrafya olarak Sinan ile birlikte Hipokrat'ı Türkiye'ye ait yapabiliriz. İbn-i Sina ve Farabi, İran coğrafyasından. Herodot ise Yunanistan. |
Deniz Turgut Yazar |
|
|
Konu |
|
|
|