Yazar |
Konu |
inter_23
Yönetici
Turkey
İleti 1749 |
İletim - 15/02/2011 : 22:45:08
|
"Benim gözümde birini tartarken doğduğu/yetiştiği coğrafya veya ait olduğu milletin önemi sıfır ama "doğrucu Davut"luk yaparsam, saydığın isimlerden sadece Sinan Türk idi. Ve coğrafya olarak Sinan ile birlikte Hipokrat'ı Türkiye'ye ait yapabiliriz. İbn-i Sina ve Farabi, İran coğrafyasından. Herodot ise Yunanistan."
Zaten coğrafya diyoruz dikkat edersen. Millet demedik. Millet olarak bakacak olursak İbn-i Sina'da, Farabi'de Türktür. Yaşadıkları coğrafyaya dikkat edersek; Farabi Türk'tür. Çünkü Rey(Ray) şu anda İran topraklarında olmasına rağmen onun zamanında Harzemşahlar tarafından yönetilmiştir. İbn-i Sina ise; Horasan'da faaliyet gösterdi ki; Horasan yıllarca Türk hakimiyeti altında kalmış bir coğrafyadır. O yıllar Arap ve Fars kültürünün etkisinden dolayı isimler oralara daha yakındı. Çok uzattım farkındayım, lakin onlar Türk'tü. Ama sonuç olarak haklısın ikiside bu coğrafyadan değildir. Ayrıyeten Heredot bugünki Bodrum'da doğmuştur. Daha sonra sürgün yedikçe Yunanistan, Afrika, Mısır, Rusya (Karadeniz'in hemen kuzeyi) coğrafyalarında hayatına devam etmiştir. En son İtalya'ya giderek hayatının son anına dek orada yaşamıştır. Ama o da bir Anadolu çocuğudur.. Umarım açıklık kazanmıştır bu konu.
Günlük hayattan ne demek istediğimi tekrar yazıyorum; Ben arkadaşlarımla kafede oturduğumda " Seyir eylediniz mi a dostlar? Bakın şu keman kaşlı, sırma saçlı, dilbere. Ah o yakut gözlerinde benim simam yansısa nefis olmaz mıydı? Ya da insanın konuşma tarzına göre aldığım yakın dönem edebiyat derslerini göz önüne alarak bu insan realist, sürrealist, naturel ya da rasyonalist mi diyecem? Desem sence bana bönk bönk bakmazlar mı? Yani anlatamıyorum galiba. Günlük hayattan kastım bu. Yolda yürürken, marketten bir şey alırken, stadda maç izlerken, sinemada film izlerken, spor yaparken her hangi bir edebi tabir kullanmayacam.. Ya da aldığım o bilgileri -sohbet ortamları hariç- kullanmayacağım.
Tamam haklısın, araştırma yaparken, tez hazırlarken bilgilerimden yararlanacam. Tabi ki edebi karakterimi ortaya çıkaracam.
Diploma işine gelince, sanırım ösym tarafından tasdik olunan bir diploma yeterince yeterim olduğu için onaylanmıştır. Onu parasıyla vermezler sanırım. Ya da kara karşıma kara gözüme hayran olarak vermediler heralde ki. Yetime sahip olup olmadığımıda bana öyle geliyor ki kimse tahmin edemez çünkü herhangi bir platformda karşılaşmadık.. Ya da ders anlatırken kimse beni henüz görmedi.
Acaba senin "özel" eğitimden kastın ne? Acaba üniversiteden daha başka en genelden en özele indirgenmiş bir eğitim var mıdır?
@uckazaz;
Beni hâlâ inandıramadın :) yine söylüyorum Tarih olmadan Edebiyat olmaz. Ya da senin demenle kültürel hareketler :) Yine diyorum savaş, barış, göçler, doğal olaylar -bu biraz ağır kaçabilir- olmadıktan sonra kimse oturup sanat eseri yazmaz. Yine dediğim gibi Divan edebiyatını incelersen eğer, bir kaç şair hariç, (Nedim, Nesimi) hepsi manevi aşkla şiirler yazmıştır. Yani hiç olmasa bile son iki beyitte muhakkak Allah'a yalvarış sergilemişlerdir. Bunu şunun için söylüyorum, eğer Türkler İslamiyeti seçmeseydi bizimkiler böyle beyitler yazmayacaktı :)
Umarım bu sefer anlatabilmişimdir :)
Dil konusuna gelince, kısmen haklı olabilirsin, ancak, benim demek istediğim şudur ki; Dil, bayrak ve marş'ı olmayan milletler bağımsız değildir. (Dil olarak baktığımız için) Mesela; Gana ülkesinde (tamamen tesadüftür) resmi dil ingilizce, İsviçre'de Fransızca, Almanca, İtalyanca, Berizlya'da portekizce, Arjantin'de portekizce/ispanyolca (tam emin değilim) ise bu ülkeler tam bağımsız değildir. Türkçe eskiden beridir var olan bir dildir. Latin alfabeye geçiş ve Cumhuriyet dönemi edebiyatıyla birlikte arapça-farsça terkipler mümkün olduğunca atılmıştır dilbilgisinden. Ancak ne olursa olsun sonradan eklemeli bir dil'dir. Ancak kollektif yerine topluca, hiper yerine en yüksek, karizma yerine çekici, playmaker yerine oyun kurucu gibi en azından Türkçe anlamları olan kelimeleri kullanmak dilin yozlaşmasına da engel olabiliyor.
Affınıza sığınarak söylüyorum ki sayın Avaris biz burada güzelce tartışıyoruz. Sert cümleler ya da iğneleyici ifadeler kullanmasak sanırım güzel olur. Sonuçta herkes herkesin istediği gibi düşünmeyebilir ya da hareket etmeyebilir..
Konu matematikti nerelere geldi? :)
|
Forum Başlangıç- 24/05/2002
"Bugünden sonra Divanda, Dergâhta, Bergâhta, Mecliste, meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır.." Karamanoğlu Mehmet Han, 13 Mayıs 1277 |
|
|
uckazaz
Yazar
Turkey
İleti 331 |
İletim - 15/02/2011 : 23:18:22
|
Tarih olmadan Edebiyat olmaz cümlesinde uzlaşıyoruz zaten. Ben senin, edebiyat olmazsa tarih olur cümlenle uzlaşamadım. Ben diyorum ki, ikisi birbirini yaratır. Hem tarih olmadan edebiyat olmaz, hem edebiyat olmadan tarih olmaz diyorum. Diğer tüm konuları da özetleyip, matematiğe geri döneyim biraz.
Günlük yaşantıda bir şeyler üretirken bütün birikiminizi kullanırsınız. Yaşamanız için gerekli olmasa bile, insan olarak var olmanızın düzeyini belirler birikiminiz. Dolayısıyla, bu tüm ekstra bilgileri kapsar. Bu matematik de olabilir, edebiyat da olabilir, astroloji de olabilir birbirinden kopuk gibi gözüken şeyler olabilir hiç farketmez. Günlük yaşamda bu birikimi kullanılır hale getirecek olanlar bu birikime sahip olanlardır zaten. Bütün bu bilgi birikiminin ne zaman nerede kesişeceğini kestiremezsiniz ama kesiştiğini farkettiğiniz iki farklı konu üzerine araştırma yaptıkça, ucu açık devasa bir bilgi havuzunda yol almaya başlıyor insan. Özellikle internet inanılmaz bir dağarcığa sahip bu konuda. Günlük yaşam deyince, çok somut şeyler gelmiyor benim aklıma. Bir kuşun uçuşuna aerodinamik yasanın işleyişini düşünerek bakabiliyorum. Ya da yediğim yiyeceklerin ne kadar protein, ne kadar karbonhidrat vs. olduğunu düşünebiliyorum. Lisede öğrendim üstelik bunları. İdeolojileri, felsefi akımları, dinleri yorumlarken de tüm birikimime dokunabilme ihtimalleri var. Oyun oynarken bile, kimi oyunlarda kullanılan simgeleri gerçek dünyadan tanıyor olmak şeklinde karşımıza çıkabilir öğrendiklerimiz. Olaylar arasındaki bağları daha kuvvetli kurmaya yarıyor bilgi birikimi günlük yaşantıda. Bakkal amcanın maxwell denklemi sormasını beklemeyiz derken bunu kastediyorum. İlla o kadar somut değildir bilginin günlük hayattaki kullanımı. Kullanımı kişi, kendi bakış açısıyla belirler. Kullanmıyorsa kendi bileceği iştir zaten.
O yüzden diyorum ki, her bilgi matematik dahil önem taşır ve okuldayken bunları reddeden bir biçimde değil özüyle anlamaya çalışarak dinlemek lazımdır. Özümsediğiniz ölçüde günlük yaşamda kullanabildiğinizin farkına varırsınız. Bu bilgi her ne olursa olsun.
Dallanıp budaklanmak iyidir, derinleşmek öyle bir şey zaten sonra yine toplarız
|
|
|
Avaris
Yönetici
Turkey
İleti 1976 |
İletim - 15/02/2011 : 23:24:45
|
Yazdıklarımı şahsına dair bir sorgulama olarak almadan okursan daha iyi anlaşırız.
"Diploma bir yetinin belgesidir" derken senin yetilerini tartışmıyorum. Basit bir tanım yapıyorum. Tanımla ilgili bir itirazın varsa onu tartışalım ama "benim yetim var, onaylı" diye savunma yapmanı anlamsız buldum. Elbette yetin var, belgesi olarak da diploman var zaten. Onu tartışmıyoruz. O diplomanın temsil ettiği yetilerin bireye sağlanması gerek. Dolayısı ile üniversite, lise, her ne ise orada aldığın eğitim buna bağlı olarak oluşturulur.
Örneklerimi sana daha iyi anlatabilmek için senin aşina olduğun yerden, senin bölümünden veriyordum. Şahsına yönelik saldırı mahiyetinde gördüğüne göre strateji değiştireyim. Kendi bölümüm üzerinden gideyim. İnşaat mühendisliği okudum ben. Aldığım her bir dersi irdeleyebiliriz ama mesela "Çevre Mühendisliği" adı altında bir ders vardı. Ağırlıklı olarak şehrin içme ve atık suyu şebekesi üzerineydi. Takdir edersin ki, ortalama bir insanın şehir şebekesi ile olan etkileşimi arada bozulan musluğu tamir etmekten öteye geçmez. Bu durumda "ne gerek var bu derse?" denebilir mi? Elbette denemez. Şehir şebekesi de inşaat mesleğinin bir bölümü ve kendisine inşaat mühendisi diyebilecek bir zatın bununla ilgili temel bir fikri olması zorunludur. Bu aldığı/alacağı diplomanın belgelediği yetkinliğin bir gerekliliğidir.
Gelelim sizin "günlük hayat" tanımınıza. Bunu hala anlamakta zorlanıyorum. Üniversiteye arkadaşlarınızla konuşacak konu bulmak için gitmediniz diye düşünüyorum. Meslek edinmek için gidiyorsunuz. Bu durumda meslek hayatınızın "günlük hayat" dediğiniz kavramdan soyutlayıp, üniversite eğitimini bu bağlamda eleştirmenize anlam veremiyorum.
Şehir şebekesi ile ilgili hesaplar, elbette, bana maç izlerken, marketten bir şey alırken, sinema seyrederken hiçbir katkı sağlamaz. Fakat mesleğimi icra ederken ihtiyacım olabilecek bilgilerdir bunlar. Ve mesleğim, her ne kadar onu icra etmesem de, benim günlük hayatımın bir parçasıdır. Dolayısı ile bu bilgileri *kullanıyorum*.
Biraz daha dürüst olmam icap ederse, aslında kullanmıyorum. Bunun sebebi bilgilerin *boş* olmasından ziyade benim inşaatın yakınından geçmeyen bir hayat seçmiş olmam. Dolayısı ile sorumlusu benim. Üstte de dediğim gibi bu bilgiler sahibi olduğum İnşaat Mühendisliği diplomasının bir gereğidir. Benim bu işi yapıp yapmayacağımdan bağımsız olarak bilmem gereken konulardır.
Dip: Hipokrat ve Herodot yazarken birbirine girmiş. Birini düşünüp diğerini yazmışım. Herodot, Anadolu kökenliydi doğru. Hipokrat ise Yunanistan, daha doğrusu yanlış hatırlamıyorsan Ege adalarından birisi. Farabi ve İbn-i Sina konusunda anlaşamayacağız. Tartışmaya değer bir konu olsa da bu başlık altında fazlasıyla konu-dışı kalacağı için uzatmayacağım. Kaldı ki, dana önce de dediğim üzere kişilere olan bakışım tabiyetlerine veya doğum yerlerine bağlı değil. Bir filozof olarak ikisini de severim ve büyük saygım vardır, Türk veya İranlı olmalarından bağımsız olarak. |
Deniz Turgut Yazar |
|
|
inter_23
Yönetici
Turkey
İleti 1749 |
İletim - 15/02/2011 : 23:59:00
|
Konu uzayıp gidecek bence, sonuç olarak ben savunduklarımdan vazgeçmeyeceğim siz ise savunduklarınızdan. Ondan dolayı bu zamana kadar nasıl yaşadıkysak bundan sonra da öyle yaşarız olur biter.
Avaris ve uckazaz uzun zaman sonra bana bu tartışma ortamını yarattığınız için çok mutuluyum. Teşekkür ederim. |
Forum Başlangıç- 24/05/2002
"Bugünden sonra Divanda, Dergâhta, Bergâhta, Mecliste, meydanda Türkçe'den başka bir dil kullanılmayacaktır.." Karamanoğlu Mehmet Han, 13 Mayıs 1277 |
|
|
uckazaz
Yazar
Turkey
İleti 331 |
İletim - 16/02/2011 : 01:14:17
|
Ben teşekkür ederim. Daha buralardayız, konuşuruz bol bol. İnternet adabını öğrendiğim yere, öğrendiğim kadarını iade ediyorum artık Üyeler artsa da onlar da katılsa keşke. |
|
|
Konu |
|
|
|